Küba’nın ‘özgürlüğünü‘ savunan aktivistler de Biden’la aynı görüşte. Binlerce kişinin büyük kentlerden küçük kasabalara kadar adanın her köşesinde kendiliğinden, hazırlıksız şekilde sokağa döküldüğüne dikkat çeken aktivistler geri dönülmez bir noktaya gelindiği görüşünde.
En son 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından birliğin Küba’ya verdiği ekonomik yardımların kesilmesi adada protestoları tetiklemişti. Son 30 yılın en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya olduğu bildirilen ülkede halk hem ekonomik sorunlardan yakınıyor, hem de özgürlük çağrısında bulunuyor.
Halk Havana’dan Santiago’ya ülkenin birçok noktasında, hükümet karşıtı yürüyüş gerçekleştirdi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından beri tarihin en büyük ekonomik krizini yaşayan ve corona virüsü salgınının da hızla yayıldığı Küba’da temel ihtiyaçlara erişim de zorlaşınca halk sokaklara döküldü.
Binlerce gösterici Havana’da Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel’i istifaya çağırırken, Küba bayrakları sallayanlar “Fidel” sloganları attı. Göstericileri özel ekip cipleri ve ağır silahlı polisler takip etti. Göstericiler dağıldıktan sonra bile polisin şehirde kuş uçurtmaması uluslararası basının gündemine oturdu.
KÜBA HALKI ABD DESTEKLİ PROVOKASYON GİRİŞİMİNİ ENGELLEDİ
Küba Devlet Başkanı ve Küba Komünist Partisi Birinci Sekreteri Miguel Díaz-Canel Bermúdez, televizyondan yayınlanan ulusa seslenişinde, “Amerikan imparatorluğuna bağlı olan devrim karşıtı paralı askerlerin istikrarsızlık yaratmasına izin vermeyeceğiz. Devrimci bir tepkimiz olacak” derken, “Bütün komünistleri bu provokasyonların yapıldığı sokaklara çıkmaya ve bunlara karşı çıkmaya çağırıyoruz” dedi.
Sokağa çıkan Kübalılar, ekonominin çöküşü, gıda ve ilaç sıkıntıları, fiyat artışları ve hükümetin Covid-19 salgınına karşı izlediği politikalara karşı öfkeliydi.
Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, yaşananlardan ve ekonomik darboğazdan ABD’yi sorumlu tutarak, destekçilerine, eylemcilerle “mücadele” çağrısı yaptı.
Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de muhalif grupların ABD’den maddi destek aldığını iddia etti.
Pazar günkü eylemlere katılan ve adının sadece Alejandro olduğunu söyleyen bir protestocu BBC Mundo’ya yaptığı açıklamada “Yiyecek yok, ilaç yok, özgürlük yok. Yaşamamıza izin vermiyorlar” demişti.
KAYNAK:EURONEWS,BBCTÜRK